Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Helâl kazanıp helâl yemeye çalışmalı. Helâl lokmayla beslenen vücudun en büyük istifadesi, kalbin nurlanmasıdır. Çünkü kalb çok hassastır. Kalb bir kuvvettir, madde değildir. Madde olsa tek başına bulunabilirdi. Kalb yürekte bulunur. Tıpkı ampulün içinden geçerek, o ince tellerin ışık vermesi gibidir. Orada elektriğin gelip gitmesi diye bir şey yok, sadece o tellerin ısınmasından ışık teşekkül eder. Nefs de, akıl da öyledir.
İnsan, başlangıçta aldığı zevkin nefsten mi, kalbden mi geldiğini ayıramaz. Hâlbuki bu iki zevk çok farklıdır. Biri Cennete, diğeri Cehenneme götürür. Bunları ayırmak zordur. Fakat insan ibadet yapıp, Allahü teâlânın ismini çok zikredince, kalb yavaş yavaş nefsin etkisinden ayrılıp, kendi zevkini bulmaya başlar. Nefs ise, kendi zevkine devam eder. Kalb kendi zevkinden habersizken, yapılan ibadetler sebebiyle, büyüklerin sohbetlerini dinlemenin ve kitaplarını okumanın gerçek zevk olduğunu yavaş yavaş anlar. İşte bu zevkler, diğer zevklerden ayrıldığı zaman, hakla bâtıl ayrılmış olur.
Şu hâlde, kalbin bu zevkleri ayırabilmesi için, kuvvetli olması lazımdır. Onun gücü ve kuvveti ibadetleri yapmakta ve haramlardan sakınmaktadır. En kıymetli, en güçlü ilaç da, sohbettedir. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Hiçbir üstünlük, hiçbir şifa, sohbetinki kadar tesirli olamaz) buyuruyor. Çünkü sohbet, insanın bütün organlarına hitap eder. Büyük zatlardan bahsedildiği için, onların ruhaniyetleri sohbetin olduğu yere gelirler. Biz bilsek de, bilmesek de, anlasak da, anlamasak da, insan o ruhlardan istifade eder. Karpuz, güneşten aldığı enerjiyle olgunlaştığını bilmediği gibi; büyük zatlardan çok bahsedilince veya bahsedilen yerlere gidince, insanın kalbi yavaş yavaş kendine gelir, kendini tanımaya ve doğruyla eğriyi ayırmaya başlar.
Bir gün yaşlı bir akrabası, mübarek bir zata, (Efendim, siz hocanızdan çok bahsediyorsunuz, hocanızdan ne istifade ettiniz, neler öğrendiniz ki, bu kadar çok sevip anlatıyorsunuz?) diye sorunca, o büyük zat, (Kim sevilir, kim sevilmez, hak nedir, bâtıl nedir, bunu öğrendim. Bu da bana yetti) buyurur.
Bu yazıları kaçırmayın:
Depremi kim yapıyor?
Sual: Bir ateist, (Yağmurların karların yağması, tsunami, deprem gibi bütün doğa olayları kendiliğinden meydana gelir. Depremi Allah'ın ...
-
Sual: Halk arasında, (Namaza başlayıp bırakmak, sonra tekrar başlayıp tekrar bırakmak, hiç kılmamaktan daha büyük günah olur. Bıraktıkta...
-
Sual: Yakasız gömlekli biri, “(Bir kavme benzeyen onlardandır) hadisi gereğince, kâfir olmamak için yakalı gömlek giymiyorum” diyor. Kâf...
-
Sual: Feministlere yaranmaya çalışan bazı kişiler, kadın erkek eşitliğini savunuyorlar. (Allah’ın kadın kullarını Allah’ın mescitlerinde...
-
Sual: (İyilikten maraz doğar) diyorlar. İyilik ettiklerimden kötülük görüyorum. Kimseye iyilik etmemek mi gerekir? CEVAP İyilere iyilik ...
-
Sual: Müslüman olan yaşlı bir yabancı, sünnet olmasa, günah olur mu? CEVAP Hayır, günah olmaz, ama çocukları sünnet ettirmek İslam’ın şiar...
-
Sual: Ş. Yeşil isimli biri, Sünnîlere (Sizi sofular) diye saldırmış. Ömer Nasuhi Hoca da yazdığı Ashab-ı kiram kitabında, onun sofular sözün...
-
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Bir işin sonunda Allahü teâlânın rızası yoksa, bu iş niye yapılır ve niye birbirine bu tavsiye edilir ki?...
-
Sual: Amentü’de bildirildiği gibi, hayrı da, şerri de yaratan Allah olunca, (Sevab veya günah kazanmak da bizim elimizde olmuyor) diye ina...
-
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: İmam-ı Rabbânî hazretlerinin zamanında da, şimdiki kadar olmasa da, helalle haram, sünnetle bi’dat bir...
-
Sual: (Hamamdan çıkarken, soğuk suyla duş almak iyidir) diyorlar. Uygun olur mu? CEVAP Bu tıbbî bir sualdir. Biz bilemeyiz. Zararı veya fa...
0 yorum: